© İvrindi Gazetesi

İVRİNDİ’YE BİR BELA YETER

             Neden mi bahsediyorum?  Dağlardaki altın madenlerinden bahsediyorum. Daha önce, İvrindi üçüncü maden faciasını nasıl önler isimli bir makale yayınlamıştım… İvrindi üçüncüyü önleyemedi ama dördüncü felaket de sıraya girmek üzere.               Bundan 50 sene evvel antimon madeninde, işçiler maske takmadan çalışmışlar. Antimon madeninin mikroskopik düzeydeki kristalleri akciğerlerinin haşatını çıkarmış, KOAH( Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı ) oldular. 1980 yılında muayenemi açtığım zaman İvrindi’nin Taşdidi, Döşeme ve yakın köylerden 30 civarında genç insan nefes darlığı çeke çeke öldüler. Birkaç kişi ise nefes darlığı ile biraz daha fazla yaşadı.                13 Mayıs 2014  tarihinde, Soma’da olan maden faciasında 301 kişi öldü. Bu faciada 35 İvrindi’li genç insan da öldü. Aradan geç

 
             Neden mi bahsediyorum?  Dağlardaki altın madenlerinden bahsediyorum. Daha önce, İvrindi üçüncü maden faciasını nasıl önler isimli bir makale yayınlamıştım… İvrindi üçüncüyü önleyemedi ama dördüncü felaket de sıraya girmek üzere. 
             Bundan 50 sene evvel antimon madeninde, işçiler maske takmadan çalışmışlar. Antimon madeninin mikroskopik düzeydeki kristalleri akciğerlerinin haşatını çıkarmış, KOAH( Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı ) oldular. 1980 yılında muayenemi açtığım zaman İvrindi’nin Taşdidi, Döşeme ve yakın köylerden 30 civarında genç insan nefes darlığı çeke çeke öldüler. Birkaç kişi ise nefes darlığı ile biraz daha fazla yaşadı. 
              13 Mayıs 2014  tarihinde, Soma’da olan maden faciasında 301 kişi öldü. Bu faciada 35 İvrindi’li genç insan da öldü. Aradan geçen 10 yılda, bu insanların hakları, henüz verilmedi. Bela geldiği zaman hiç kimse size dönüp bakmıyor.  
              Erzincan’nın İliç ilçesindeki altın madeninde meydana gelen facia, henüz unutulmadı ve unutulmayacak. Aynı felaket gelecekte İvrindi’nin başına da gelebilir. Birleşmiş Milletler Çevre Programına (UNEP) göre, “dünyada son 30 yılda 70’ten fazla ciddi atık maden barajı kazası yaşanmıştır. Bu kazalarda binden fazla insan hayatını kaybederken, bir o kadarı yaralanmış, onlarca insan kaybolmuştur, milyonlarca insan temiz içme suyuna, sağlıklı gıdaya ulaşamamıştır.”  Şimdilik İvrindi için, buna benzer bir felaket uzak gibi dursa bile, böyle bir ihtimal hep var olacak. Ama yakın olan büyük tehditler de var. Mesela siyanür havuzu çabuk dolmasın diye, pek çok altın madeninde geceleri havuzdan atmosfere siyanürü püskürterek veriyorlar. İnternette bu görüntülerin çok sayıda videosu var. Rüzgarla bu siyanür, siyanür gazı ve içindeki diğer kimyasallar kilometrelerce uzağa taşınıyor. Siyanür gazının havada asılı kalma süresi günlerce devam eder. Soluma, su ve gıdanın tüketilmesi yoluyla vücuda alınan siyanür ve diğer ağır metaller nedeniyle, tüm canlılarda akut ve kronik zehirlenme, kansızlık, kalp yetmezliği, kanser ( cilt, prostat, karaciğer, mesane, böbrek, akciğer ve solunum yolları vb.), böbrek yetmezliği, akıl hastalıkları, anormal doğumlar görülür. Bu hastalıklar kronik hastalıklar olduğu için çoğunun da kalcı tedavisi yok.  
             Maden çıkarılan dağdaki havuzdan atmosfere siyanürlü kimyasalların püskürtülüp püskürtülmediğini şöyle anlayabiliriz. Sabahları bulunduğunuz köydeki tepelerden, ALTIN ÇIKARILAN DAĞIN TEPESİNE BAKIN. DİĞER TEPELERİN ÜZERİ PIRIL PIRIL DURUYORSA, MADEN ÇIKARILAN DAĞIN ÜZERİNDE SİS VARSA, HAVUZDAN, HAVAYA SİYANÜR POMPALANIYOR DEMEKTİR. 
             Siyanürlü hava solunum yoluyla sadece insanlara zarar vermekle kalmaz, tahıllara, bitkilere, meyvelere de zarar verir. Gelecekte bazı meyveler ve ağaçlar kuruyacaktır. Derelerdeki kurbağa seslerine bile hasret kalınacaktır. İnekler, keçiler, koyunlar, kuşlar, yaban hayvanları da; bu havayı soluyacaklar, içtikleri sular ve yedikleri otlar, çalılar ve diğer bitkiler yoluyla da zarar göreceklerdir. 
             ALTIN MADENCİLİĞİ DOĞAYI TAHRİP EDEN BİR SİSTEMDİR. Binlerce ağaç kesiliyor, cennet gibi vatan köşeleri tahrip oluyor. Şöyle söyleniyor. “Kestiğimizden daha fazlasını ekiyoruz”. Balıkesir Değirmen Boğazındaki çamlar 1960 yıllarında dikildi. Aradan 60 sene geçtikten sonra bile, çamların gövde kalınlıkları ancak bacak kadar. 
             Şimdi bir de Gökçeyazı’ya bağlı bazı köylerde altın madeni açılacakmış. İVRİNDİYE İKİ BELA ÇOK FAZLA DEĞİL Mİ? 
             İvrindi’nin sebzesi, meyvesi, suları, tarım ürünleri çok lezzetlidir. Bu lezzetler sakatlanacak.  Bu ikinci altın madeni de açıldığı zaman İvrindi’de üretilen ürünleri satmakta zorlanacağız.  Hastalıklarda patlayacaktır. 
             İvrindi’den Hasan Beyin bostanından Almanya’ya götürdüler, Kavunlardan birini Alman alt komşuya veriyorlar. Alman ertesi gün soruyor,  
            - Siz bu kavunun içine şeker mi kattınız?  
            Almanya’da çalışan bazı İvrindi’li hastalarım bana şöyle dediler. 
             - Biz Türkiye’ye izne gelince dört, beş kilo alarak geri dönüyoruz. 
             - Neden ? 
             - Çünkü her şey çok lezzetli, doymuyoruz, yedikçe yiyoruz. 
             Şimdi madende çalışarak para kazanan binlerce insan var. Altın madenciliği uzun süreli değildir. Çıkarma verimsizleştiği zaman maden kapatılır. Gene herkes işsiz kalır. Bize de tahrip edilmiş hastalıklı bir coğrafya kalır. 
             Önemli konulardan biri de, Madra dağından çıkan KARASU, DÜDÜKLÜ SUYU var. Gürül gürül akan çok lezzetli bu sular kirlenirse, çok yazık olacak.  
             Gökçeyazı’ ya yakın gene GÜNGÖRMEZ SUYU VAR. 
             Madra dağında, Roma İmparatorluğu zamanında da, altın madeni çalıştırılmış, altın çıkarılmış. O zamanlar siyanür yoktu, sülfürik asit yoktu.  
             Almanya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan siyanürle altın çıkarmayı yasaklamıştır. 
              AB Parlamentosu 2010 yılında, AB Komisyonuna siyanürlü altın madenciliğinin, AB topraklarında yasaklanmasını önerdi. Yasaklama önerisi şu gerekçelere dayandırıldı: 
              • Siyanür; canlı çeşitliliği, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit eden yüksek derecede toksik bir kimyasaldır. 
              • Biyolojik çeşitlilik, tatlı su varlığı ve insan sağlığını tehdit edecek derecede toksik bir kimyasal olan ‘siyanürlü liçleme’ kesinlikle yasaklanmalıdır. 
             Bırakın altın madenlerimiz yerin altında kalsın. Yabancılar çalıştırarak altının çoğuna sahip oluyorlar. Gelecekte teknoloji gelişip değişince, siyanürsüz olarak altın çıkarmak ekonomik hale gelecektir. O zaman altın madenlerimizi kendimiz çıkarırız. Böylece altının tamamı da ülkemizde kalır.  
   
Kaynaklar; 
https://tvhb.org.tr/2024/02/23/altin-madenciliginde-siyanur-ve-cevreye-zararlari/ 
https://www.ttb.org.tr/kollar/halk_sagligi/haber_goster.php?Guid=fa64adc4-f61c-11ec-8f77-41ecdd8d2c36 
https://www.ttb.org.tr/eweb/bergama/2.html 
 
 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER