İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine Filistin-İsrail savaşı ve ABD’nin çifte planı hakkında açıklama yapan Palabıyık, “Tabii mevcut çatışma düzeni içerisinde en önemli meselelerden biri de cihatçı yapıların sonunu getirmektir. Çünkü Batı devletleri, özellikle İslam ülkelerindeki cihatçı yapıların kendileri için en önemli tehdit olduğunu biliyorlar. Çeçenistan direnişi ile başlayıp, Bosna direnişi ile devam eden cihatçı yapılar, Suriye meselesinde yine ABD’nin ve batılı devletlerin karşısına çıktı. ABD, her ne kadar bu yapıları manipüle etmek için DEAŞ gibi bir örgütü finanse ederek ortaya çıkarsa da cihatçı anlayışın önünü kesemedi. Hamas, Hizbullah gibi yapıların özellikle Ortadoğu politikasında sorun olacağını bildiği için bir yandan da İsrail-Gazze savaşı üzerinden Ortadoğu’daki cihatçı yapıyı kontrol altına alma ya da yok etme çabasına girişecektir. Ukrayna-Rusya savaşında yaptığı gibi çatışmayı genişletmeye çalışacaktır. Özellikle Şii hilali üzerindeki etkisini artırarak, cihatçı yapıları dünyaya birer suç örgütleri gibi tanıtıp sonrasında onların yok edilmesi için meşru zemini oluşturma çabasına girişecektir. Yani ABD’nin, İsrail üzerinden izleyeceği dizayn politikası, sadece İsrail veya Filistin çatışması ile alakalı değildir. ABD ve batılı devletler, kendileri için tehdit olan bütün yapıları meşru zeminde düşman ilan edecek ve onları yok etmek için dünyanın desteğini aramak zorunda kalacaktır. Elbette bu şimdilik kolay bir durum değil ama süreç ilerledikçe bu tür yapıların gözden çıkarılması kolaylaşabilir” diye konuştu.
“ABD, doğal gazın geleceğini de planlıyor: Yeni bir Yunanistan- Türkiye çatışması”
ABD’nin diğer planının da Doğu Akdeniz’deki doğal gaz üzerinden Türkiye’yi zor durumda bırakmak olduğunu belirten Palabıyık, “İsrail’in oyun bozma planının çok ötesinde hamasete kapılarak Filistin’e saldırdığı açıkken, ABD’nin doğal gaz planı da adım adım işliyor. Türkiye’nin, Libya ile yaptığı anlaşma sonrasında Akdeniz’de yaşanan kilitlenme ancak ikna edilmiş bir Mısır ve Libya ile sağlanabileceği için bir taraftan da ABD’nin Mısır üzerindeki hegemonyası deneniyor. Hegemonyadaki rıza kavramının Mısır ile can bulacağını ümit eden ABD, tüm planlarını Doğu Akdeniz üzerinden gerçekleştireceği İsrail egemenliği üzerine kurmuş görünüyor. Sadece ABD değil, aynı zamanda Balfour Deklarasyonu savunucusu olan İngiltere’nin de ilk gelenlerden olması elbette tesadüf olarak durmuyor, çünkü 1920 ile 1948 arasındaki süreçte İsrail için Filistin topraklarında gardiyanlık yapan İngiltere de, tek çıkarının İsrail olduğunu biliyor. Zaten Başbakan Sunak’ın gelmesinin ardından yatan ana sebep de bu. Çünkü İngiltere, İsrail için 30 yıl koruduğu toprakların geleceğini İslam ülkelerine bırakmak istemiyor. Lübnan, Suriye, Ürdün ve Mısır denkleminde İsrail’in olması, İngiltere için yönetilebilirlik açısından inanılmaz imtiyazlar sunuyor ve İngiltere’nin bundan vazgeçmeyeceğini İsrail de çok iyi biliyor. Bu farkındalık, ‘you are not alone (yalnız değilsiniz)’ cümlesi ile de sözlü mutabakata dönüştürülüyor. Dolayısıyla çıkarların birleştiği yer İslam zıtlığı, kimlik ortaklığı ve medeniyet çatışması tezinde birleşiyor. Bir adım sonrası ise ABD, Yunanistan ile doğal gaz konusunda birlikte hareket ederek yeni bir Akdeniz gerginliği başlatma çabasında olacaktır. Böylece hem cihatçı yapıların sonunu getirmeye çalışacak hem de ülkemizin, Libya ile olan anlaşmasını bypass etmeye çalışacaktır. Rusya ile yaşanan krizde doğal gaz sorunu yaşayacak olan Avrupa devletlerini yeniden kontrol altına almanın tek yolu da budur” ifadelerini kullandı.
İHA
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.