Obezitenin genel olarak “bedende aşırı yağ birikmesi ve bunun sonucunda ortaya çıkan birtakım metabolik ve fizyolojik rahatsızlıklardan oluşan kronik bir rahatsızlık” olduğunu ifade eden Acıbadem Adana Hastanesi Genel Cerrah Doç. Dr. Orçun Yalav, obezitenin günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer aldığını söyledi.
“Türkiye’de obezite oranı Avrupa’dan daha yüksek”
2030 yılında tahmini obez hasta sayısının 1 milyar kişiye olacağının öngörüldüğünü belirten Dr. Yalav, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Avrupa Bölgesel Ofisi’nin, 2022 yılı verilerine göre Avrupa’da ortalama obezite yaygınlığı yüzde 58,7 iken Türkiye’de bu oranın yüzde 66,8 ile daha yüksek olduğu bilgisini verdi.
Dr. Yalav, önlenebilir ölüm nedenleri sıralamasında sigaradan sonra 2. sırada yer alan obezite hastalığının oluşumunda kalıtım veya genetik faktörlerin yüzde 25-40 oranında rol oynadığını; geri kalan kısımda ise dengesiz beslenme, yetersiz fiziksel aktivite ve sedanter yani hareketsiz yaşamının etkili olduğunu ifade etti. Dünya Sağlık Örgütü’nün, obezite oranlarının beden kitle indeksine göre yani vücut ağırlığının boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle (kg/m) hesaplandığını; bu hesaplamaya göre BKİ 30 kg/m2 ve üzerinde olan kişilerin obez, BKİ 40 kg/m2 ve üzerinde olan kişilerin ise oluşan sonuçlar ile ölümcül olabilen yani morbid obez olarak kabul edildiğini dile getirdi.
“Kanserden felce pek çok hastalığa yol açıyor”
Obezitenin sadece aşırı kilo alımı ve buna bağlı olarak fiziksel hareket kısıtlılığı olarak kabul edilemeyeceğine dikkat çeken Dr. Yalav, obezitenin yol açtığı sağlık sorunlarını “İnsülin direnci - hiperinsülinemi, tip 2 diabetes mellitus (şeker hastalığı), hipertansiyon (yüksek tansiyon), koroner arter hastalığı, hiperlipidemi - hipertrigliseridemi (kan yağlarının yükselmesi), metabolik sendrom, safra kesesi hastalıkları, bazı kanser türleri (kadınlarda safra kesesi, endometriyum, yumurtalık ve meme kanserleri, erkeklerde ise kolon ve prostat kanserleri) osteoartrit, felç, uyku apnesi, karaciğer yağlanması, astım, solunum zorluğu, gebelik komplikasyonları, menstruasyon düzensizlikleri, aşırı kıllanma, ameliyat risklerinin artması, ruhsal sorunlar (tıkınırcasına yeme şeklinde çevrilebilecek ‘binge eating’, gece yeme veya bir şeyi daha fazla yiyerek psikolojik tatmin sağlamaya çalışma), toplumsal uyumsuzluklar, kas-iskelet sistemi problemleri” şeklinde sıraladı.
“Obezite ameliyatı için vücut kitle indeksi en az 30 olmalı”
“Obezite ameliyatı bir estetik ameliyat gibi düşünülmemelidir. Sadece gerekli olduğu sürece yapılan cerrahi bir operasyonlardır” diyen Doç. Dr. Yalav, güncel veriler ışığında bazı prosedürlerin yerine getirilmesi şartı ile cerrahi yöntem uygulanacak kişilerde şu kriterlere bakıldığını söyledi:
“Vücut kitle indeksi 40 ve üzerinde olanlar; vücut kitle indeksi 35-40 arası olanlar ile buna ek olarak hipertansiyonu, tip 2 diyabeti, uyku apnesi, kalp rahatsızlığı, trigliserit yüksekliği, karaciğer yağlanması, hipoventilasyon sendromu gibi rahatsızlığı bulunanlar; vücut kitle indeksi, 30-35 arasında olanlar, medikal şekilde uygulanacak tedavilerle beraber, kan şekeri kontrol altında tutulamayan, tip2 diyabet hastaları.”
Obezite ameliyatlarının alanında uzman hekimler tarafından gerçekleştirildiğinde sorunsuz bir şekilde uygulandığına ancak bunun ciddi bir ameliyat olduğuna ve bazı riskler taşıdığına işaret eden Dr. Yalav, “Obezite ameliyatı öncesinde kişiler mutlaka ameliyatsız yöntemler ile kilo vermeyi denemeli ve bunun için profesyonel bir destek almalıdır. Obezite cerrahisi başvurulması gereken son tedavi seçeneği olmalıdır” dedi.
İHA
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.