Pankreas kanserinin sık görülen ve ölümlerden sorumlu üçüncü kanser türü olduğunun altını çizen Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ahmet Karaman, hastalığın genetik ve sigara olmak üzere iki önemli risk faktörü olduğunu ifade etti. Ailesinde hastalık öyküsü bulunanlarda bulunmayanlara göre daha fazla ve yine aşırı sigara içenlerde içmeyenlere göre en az iki kat fazla pankreas kanseri görüldüğünü belirten Prof. Dr. Karaman, risk altındaki diğer bir grubun da sık pankreas iltihabı geçirenler ve obezite sorunu yaşayanlar olduğunu anlattı. Pankreasın midenin arkasında yerleşen ve salgılarını oniki parmak bağırsağına boşaltan bir organ olduğunu ifade eden Prof. Dr. Karaman, “Esas olarak iki fonksiyonu vardır. Bunlardan biri ekzokrin, diğeri endokrin fonksiyonlarıdır. Ekzokrin fonksiyonu sindirimle ilgili enzimler salgılar. Yağların ve besinlerin emilimi ile ilgili bazı enzimler salgılayarak, bunların bağırsaklarda emilmesini, metabolize edilmesini sağlar. Endokrin fonksiyonu ise hormonal fonksiyonlardır. Pankreas şeker hastalığının oluşmaması için insülin ve benzer bazı hormonları salgılayan bir organdır” diye konuştu.
Hastalığın mide ağrısını andırdığını belirten Prof. Dr. Karaman, “Pankreas yerleşim itibarıyla midenin arkasında bulunduğu için şikayetler mide şikayetini andırabilir. Karın ağrısı yapar, bu karın ağrısı mideyle aynı yerde olduğu için karışabilir. İkinci olarak pankreasın başında yerleşen kanserler sarılık yapabilir yani ana safra kanalı pankreasın içinden geçtiği için kanser safra kanalını daraltıp kapatarak tıkanmasına sebep olabilir. Pankreas kanseri kilo kaybı yapabilir. Hastalar genellikle sebebini açıklayamadıkları istemsiz bir kilo kaybı şikayetiyle gelebiliyorlar hastaneye. Bunun dışında yine safra kanalı tıkandığından sindirim enzimleri de salgılanamadığı için ishal şikayeti ile de gelebilirler. Nadir de olsa gördüğümüz başka bir şikayet beklenmedik bir zamanda başlayan şeker hastalığıdır. Pankreas kanserini düşündüren bulgulardan bir tanesi olabilir” ifadelerini kullandı.
“Vakaların yüzde 85’i ameliyat aşamasını geçtikten sonra bize geliyor”
Hastaların sadece yüzde 10 ile 15’inin erken evrede fark edildiğine işaret eden Prof. Dr. Karaman, “Pankreas kanserinin tedavisi biraz evresiyle ilgilidir. Eğer erken evrede yakalanabilirse ki bu genelde vakaların yüzde 10 ile 15’ine tekabül eder. Genellikle sinsi seyrettiği için vakaların yüzde 80-85’i artık ameliyatı geçmiş halde bize gelirler. Eğer ameliyat aşamasında yakalayabildiğimiz şanslı grubu yakalayabilirsek bunlarda esas tedavi ameliyattır. Cerrahide de kitlenin bulunduğu bölge alınır. Eğer baş tarafına yerleşmişse pankreas whipple dediğimiz bir ameliyatla alınır, kuyruk kısmına yerleşmişse sadece kuyruk kısmının alınması yeterlidir. Eğer yan organlara, etrafından geçen damarlara yapışmışsa ya da uzak organlara metastaz yapmışsa karaciğer, mide gibi organlara girmişse o zaman ameliyat aşamasını biraz geçmiş demektir. Bu durumda kemoterapi, radyoterapi ve akıllı ilaçlarla tedavi yapılmaya çalışılır” dedi.
Pankreas kanseri risk faktörlerini ortadan kaldırmanın önemine değinen Prof. Dr. Karaman, genetik yatkınlığı kaldırmak mümkün olmasa da genetik yatkınlığı olanların ultrason, tomografi, MR ve endoskopik ultrason gibi yöntemlerle belli aralıklarla hekime gidip kendilerini kontrol ettirmeleri gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Karaman, bununla birlikte sigara içenlerin bırakmasını, aşırı kilosu olanların kilo vermesini, alkol tüketenlerin de alkolden uzak durmalarını tavsiye etti.
İHA
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.