Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından İstanbul’da düzenlenen "Uluslararası Stratejik İletişim Zirvesi"nde bir konuşma yaptı. Uluslararası sistemin ve jeopolitik denklemin dönüşüm geçirdiğini, stratejik rekabetin Soğuk Savaş’ın bitişinden bu yana en yüksek seviyesine ulaştığını belirten Fidan, teknolojik gelişmelerin de etkisiyle devletler arasındaki rekabetin sadece konvansiyonel olmaktan çıktığına, dezenformasyon ve siber saldırıların birer tehdit unsuru olarak öne çıktığı bireylerin de devletleri tehdit edebildiği bir uluslararası düzen içerisinde olduklarını söyledi.
Geçmişte Afganistan ve Irak’a müdahalenin yolunu açan ve bölgeyi kaosa sürükleyen kurumsallaşmış dezenformasyonun, bugün Gazze’de iş başında olduğunu söyleyen Bakan Fidan, "Halbuki bizim devlet anlayışımız devletlerin her ne şartta olursa olsun, gerçekleri söylemesi esasına dayanmakta, devletleri de güvenilir yapan işte bu gerçektir. Bu noktada devletlere düşen görev hakikatin yitirilmesi krizine son vermektir. Türkiye olarak hibrit tehditlere karşı önlemler alıyoruz. Güvenlik konseptlerini bütüncül bir yaklaşımla ele alarak gerekli tüm hazırlıkları yapıyoruz. Dışişleri Bakanlığımız da Türkiye’nin milli güvenlik sisteminin bir parçası olarak bu çabalara güçlü bir şekilde iştirak etmektedir. Bakanlığımdaki yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında dijital çağın sunduğu imkanlardan yararlanarak stratejik iletişime özel bir ağırlık vermekteyiz. 260 misyonla dünyanın en büyük beşinci diplomatik ağına sahip bir teşkilat olarak kendimizi ve altyapımızı zamanın ihtiyaçlarına göre yenileyecek kapasiteye fazlasıyla sahip durumdayız" dedi.
"Türkiye terörle mücadele stratejisini çağın gereklerine göre sürekli geliştiren bir ülke"
Terör gruplarının sosyal medyanın yaygınlaşmasından faydalandığını, haberleşme sistemleri, siber saldırı yazılımları ve yapay zeka kullanımıyla taktik hazırlıklar yaptıklarını söyleyen Bakan Fidan, "Terörizmle mücadelede geçmişin yöntemleri, bugünün ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma geldi. Türkiye terörle mücadele stratejisini çağın gereklerine göre sürekli geliştiren bir ülke. Terörle mücadele çabalarında zaman zaman yalnız kaldık. Zaman zaman dost ve müttefiklerimizi terör örgütleriyle aynı safta gördük. Bu kapsamda emperyal güçlerin maşası haline gelmiş ve vekil örgütlerle de mücadele etmek durumunda bırakıldık yine de doğruları söylemekten asla geri durmadık, durmayacağız. DEAŞ’la mücadele kisvesi altında PKK’ya ve uzantısı YPG’ye başta Amerika olmak üzere müttefiklerimizin verdiği desteğin büyük bir stratejik hata olduğunu her zaman ve her platformda dile getirdik. Bugün bir kez daha bu kürsüden vurgulamak isterim; Türkiye için yaşamsal bir tehdit olan bu konuda milli güvenliğimizi tahkim edecek her adımı atacak her önlemi de alacağız" diye konuştu.
Ukrayna Savaşı’nda da bir yandan cephe hattında muharebeler yaşandığını, diğer yandan ise siber saldırılar ve enformasyon faaliyetlerinin de yoğun olarak kullanıldığını ifade eden Fidan, bu tehditlerin bertaraf edilmesinin en etkili yolunun savaşın bir an önce müzakereler yoluyla sona erdirilmesi olduğunun altını çizdi. Bakan Fidan, Türkiye’nin başından beri Ukrayna’nın egemenliği, bağımsızlığı ve Kırım dahil toprak bütünlüğüne siyasi ve stratejik destek verdiğini hatırlatarak, "Şartlar oluştuğunda barış görüşmelerine yeniden ev sahipliği yapma irademiz de bakidir. Yalnız açıkça ifade edelim; bu, tek başına başarılacak bir iş değil. Çatışmaların sona erdirilmesini destekleyen ülkelerin birlik ve eş güdüm içinde hareket etmesi, barışa giden yolu hızlandıracaktır. Unutmamalıyız ki savaşın uzaması hibrit tehdit yöntemlerinin adeta cazibesini artıracaktır" diye konuştu.
"Tam ateşkes sağlanmalı yardımlar Gazze’ye kesintisiz girmeli"
İsrail’in 7 Ekim olayları sonrasında Gazze’de ve Batı Şeria’da işlediği savaş suçları bağlamında iki tür dezenformasyonla karşı karşıya kaldıklarını belirten Fidan, "Birincisi, birçok Batılı basın yayın kuruluşunun Filistinlilerin maruz kaldığı insani dramı yok sayan tarafgir tutumudur. Diğeri ise 7 Ekim olaylarıyla sınırlı olmayan, İsrail’in gerçekleri perdeleyerek bütün dünyayı inandırmaya çalıştığı kurumsallaşmış dezenformasyondur. İsrail’in bu dezenformasyonunun şu anki kriz özelindeki amacı, 6 bini çocuk olmak üzere 14 binin üzerinde sivil Filistinliyi Orta Çağı hatırlatan bir hunharlıkla katletmesini meşru müdafaa kisvesi altında aklamaktır. İsrail’in bu nedenle hastaneleri vurarak suçu başkasına atıyor ve vurduğu sağlık merkezlerinin altında tüneller arıyor. Ancak İsrail’in kurguladığı bu hikayenin esas odağı, işgali örtbas edip Kudüs’te, Batı Şeria’da ve Gazze’deki eylemleriyle iki devletli çözümü fiilen imkansız hale getirmektir. Tam ateşkes sağlanmalı yardımlar Gazze’ye kesintisiz girmeli. Türkiye olarak çabaları 2 kulvarda sürdürüyoruz. İlki bölgeye yardımlar, ikincisi kalıcı barış. Yoğun bir diplomasi trafiği içerisindeyiz. Filistin’in yanında durmaktan asla geri durmayacağız. Yeni yöntem ve söylemlerle kalıcı çözümü hayata geçirmeliyiz. İsrail Filistin sorununa tek geçerli çözüm yolunun başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve coğrafi bütünlüğü olan bir Filistin devletinin hayat bulması olduğu genel kabul görmekte. Dolayısıyla yeni söylemler ve yöntemlerle kalıcı çözümü hayata geçirmeliyiz. Sadece ezberleri tekrarlayarak, İsrail’in bir savaş suçunu başka bir suç işleyerek unutturmasına izin vererek gerçek barışa ulaşmak mümkün değil. Bu tarihi adaletsizliğe bir son vermeliyiz. Özel temaslarımızda olsun, Uluslararası toplantılarda olsun. Açık bir şekilde yaptığımız bir çağrıyı burada tekrarlamak isterim müsaadenizle. Batı dünyası İsrail’in savaş suçlarıyla aralarına artık mesafe koymalıdır. İsrail’e verilen koşullu her türlü destek daha fazla Filistinlinin öldürülmesi için açık bir çektir. Neyse ki dünyanın dört bir tarafında milyonlarca insanın Filistin’e yönelik dayanışma gösterileri insanlık vicdanının bu gidişata izin vermeyeceğini göstermekte Üstelik bu gösteriler bazı Avrupa ülkelerinde ifade özgürlüğüne konan engellemelere rağmen yapılmakta. Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırıların güya ifade özgürlüğü olarak kabul edildiği günümüz Avrupası’nda Filistin bayrağına ve barış çağrılarına tahammül edilememesini tarih unutmayacaktır" diye konuştu.
İHA
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.